Allah Resûlü'nden sonra, fitneler baş gösterdi. Zenginleşen toplumda yozlaşmalar başladı. Emeviler eliyle hilafet saltanata döndü. Zulüm, rüşvet, ahlaksızlık, kâfirlere benzeme aldı başını yürüdü. Abbasiler döneminde itikat bozuldu, sapkın anlayışlar devlet eliyle meşrulaştırıldı. Toplum, Kur'ân ve sünnette okuduğu hayat ile yaşanan hayat arasında ikileme düştü.
Bu gelişmelere binaen yeni arayışlar başladı. İtikadi, amelî, ahlaki yozlaşmadan bunalan, Allah'ı ve ahireti uman insanların arayışı idi bu.
Kimisi arındıran Resûl'ün yolunu tuttu, vahye döndü, ilim ve amelle nefsini ıslah etti, toplumu hayra davet etti. Kimisi ise vahiyden yüz çevirdi, Kur'ân ve sünnette yer alan öğretileri azımsadı. Yozlaşmanın bu bilindik şeylerle düzelmeyeceğini düşündü.
Daha fazlasını, daha yoğununu, daha ağırını araştırmaya koyuldu.
Kiminin yolu ruhbanlığa kimininki Budizme kimininki de başka sapkınlıklara çıktı.
Ve Resûlullah'ın, önüne engeller koyduğu mistisizm İslam ümmetinde canlandı.
Adına da "Tasavvuf" dendi.
Bir tarafta şeytan, diğer tarafta İslam'a zarar vermek için pusuda bekleyen zındıklar, diğer bir tarafta da vahiyden yüz çevirmiş ve arınmak isteyen cahiller...
Bu üçünün buluşması İslam'ın felaketi oldu. Allah Resûlü'nün (sav) kaldırdığı cahiliye âdetlerinin büyük çoğunluğu, "Tasavvuf" adı altında yeniden canlandı.