Yolsuzluk ve usulsüzlük olayları, birçok ülkede olduğu gibi Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti’nde de görülmüştür. Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde özellikle idarî ve malî alanda meydana gelen bozulmalarda yolsuzluk olgusunun rolü büyüktü. Cumhuriyet Döneminde de bu tür ahlak ve kanun dışı davranışların devam ettiği görülmektedir. Dolayısıyla devlet yönetiminde yolsuzluk ve usulsüzlüklerin hemen her dönemde kaçınılmaz bir gerçek olduğu bilinmektedir. Özellikle siyasetçilerin yapmış oldukları bu türden kanun dışı hareketler daha çok dikkat çekerek, toplumun tepkisine neden olmuştur.
Cumhuriyet’in iç dinamiklerinin henüz yeni yeni yerine oturmaya başladığı, reform hareketleriyle yeni bir toplum düzeni yeni bir devlet sisteminin oluşturulmaya çalışıldığı bir süreçte (1923-1950) siyasal yolsuzlukların ortaya çıkması, elbette dikkat çekiciydi. Kimi çevreler, olayların açığa çıkarılmasını, siyasî çekişme olarak yorumlarken, bazıları da reform hareketlerine paralel olarak yolsuzluklar ve usulsüzlüklerle mücadele ediliyor mesajının topluma verilmeye çalışıldığını belirtiyorlardı. Bu çalışmada; dönemin siyasetçilerinin yaptığı iddia edilen yolsuzluk ve usulsüzlüklerin, neden ve nasıl kimler tarafından hangi gerekçelerle yapıldığı araştırılmaktadır. Ayrıca Türk siyasî tarihi içerisinde uzun bir ömrü olan, başta Cumhuriyet Halk Partisi olmak üzere, Demokrat Parti’nin bu davalar karşısındaki tutumlarının nasıl olduğuna ve olaylar karşısında neler yaptıklarına cevap aranmaya çalışılmıştır.
Çalışmanın sınırlarını kapsayan dönemde; Bahriye Vekili İhsan Eryavuz, Ticaret Vekili Ali Cenani, Bahriye Nâzırı Mahmut Muhtar Katırcıoğlu, Gümrük ve Tekel Bakanı Suat Hayri Ürgüplü ile Ticaret Bakanı Atıf İnan’ın, siyaseti ticarete alet ederek yolsuzluk ve usulsüzlükler yaptıkları, kişisel çıkarlarını partinin ve milletin üstünde tuttukları iddiaları ele alınıp işlenmektedir.
Çalışma, giriş ile birlikte toplam iki ana bölümden oluşmaktadır. Giriş kısmında önce yolsuzluk ve usulsüzlük kavramlarının tanımlamaları yapılarak, yolsuzluğun nedenlerine ve türlerine değinilmekte, çalışılan dönemin öncesine bakılarak yolsuzluk ve usulsüzlüklerin tarihsel kökenleri ele alınmaktadır.
Birinci bölümde, ilk olarak erken Cumhuriyet Döneminin ilk Bahriye Vekili olan İhsan Eryavuz Davasına yer verilmektedir. Bu bölümde kamuoyunda Havuz-Yavuz meselesi olarak da bilinen Bahriye Vekili İhsan Eryavuz Davası ele alınmaktadır. İhsan Bey’in hayatıyla başlayan bölüme, Bahriye Vekâletinin kuruluşuyla devam edilerek asıl konuya giriş yapılmıştır. Sonrasında İhsan Bey davasının nasıl meydana geldiği, nasıl geliştiğine konu içerisinde değinilmiştir. İhsan Eryavuz Davası Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk siyasal yolsuzluk davası olması hasebiyle de önem arz etmiştir. Çünkü İhsan Bey, aynı zamanda Cumhuriyet Döneminde Divan-ı Âlî’de yargılanıp mahkûm edilen ilk bakandı. Bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk hükümetlerindeki bir bakanın kendi başbakanı tarafından yolsuzluk iddiasıyla Divan-ı Âlî’ye sevki süreci de ayrıca ele alınıp işlenmiştir. Başvekil İsmet İnönü’nün bu davadaki rolü üzerinde durularak İhsan Bey’in Divan-ı Âlî’deki yargılanma sürecine bakılmıştır.
Birinci bölüm içerisinde ele alınan diğer bir konuda erken Cumhuriyet Döneminin ikinci yolsuzluk davası olan ve kamuoyunda zahire yolsuzluğu olarak adlandırılan Ticaret Vekili Ali Cenani Bey davasıdır. Bu davada olayların nasıl ortaya çıktığına, Ticaret Vekâletine verilen beş yüz bin liranın hangi amaçlarla kullanıldığına değinilerek, davanın ne gibi aşamalardan geçilip Divan-ı Âlî’ye gelindiği süreç içerisinde ele alınıp değerlendirilmiştir. Son olarak, Osmanlı Devleti’nde Bahriye Nâzırı olan Mahmut Muhtar Paşa (Katırcıoğlu) olayının nasıl meydana geldiğine ve Cumhuriyet Dönemine nasıl intikal ettiğine değinilerek, Mahmut Muhtar Paşa’nın yurt dışından Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderdiği savunma mektubu ele alınıp mahkeme süreci incelenmiştir.
Çalışmanın son bölümünde de, çok partili siyasal yaşama geçişle birlikte ortaya çıkan muhalefet olgusunun yolsuzluk olayları karşısındaki tutum ve davranışları ele alınmaktadır. İlk konu olarak dönemin Gümrük ve Tekel Bakanı Suat Hayri Ürgüplü’nün, Tekel Genel Müdürlüğü’nde yapıldığı iddia edilen yolsuzluk ve usulsüzlüklerde adının geçmesi üzerine Yüce Divan’da yargılanma süreci ele alınmıştır. Ayrıca Suat Hayri Ürgüplü’nün hakkındaki iddialarla ilgili olarak Türkiye Büyük Millet Meclisine verdiği savunma mektubuna değinilmiştir. Bu mektup dava ile ilgili kurulan soruşturma komisyonunun raporları ile karşılaştırılarak analiz edilip değerlendirmeye alınmıştır.
Bölümün son konusunda ise basında ve kamuoyunda Atıf İnan Meselesi olarak da bilinen Ticaret Bakanı Atıf İnan davası ele alınıp incelenmiştir. Atıf İnan’ın özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları bilmesine rağmen, bunu görmezlikten gelip siyasî nüfuzunu kullanarak yolsuzluk ve usulsüzlükler yaptığı iddiaları, kamuoyunda ve Mecliste uzun süre konuşulmuş ve tartışılmıştı. Bu davada dikkat çeken önemli bir nokta da Cumhuriyet Döneminde ilk defa bir muhalefet partisinin (Demokrat Parti) iktidar partisinin bir Bakanı hakkında Meclis Soruşturması açılması istemiyle önerge vermesiydi. Buna bağlı olarak bu soruşturmalarda isimleri geçen dönemin Başbakanı Recep Peker başta olmak üzere Bakanlar Kurulu’ndaki Bakanların tamamının ifadesi çalışmada işlenmiştir.
Türk siyasal tarihi içerisinde önemli konuma sahip olan (1923-1950) yılları arasında meydana gelen yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarının araştırılması, Cumhuriyet tarihinin analizi, bugünkü problemlerinin belirlenmesi ve çözümü açısından önemlidir. Bu çalışmada birincil ve ikincil kaynaklara başvurularak olaylarla ilgili yorum ve değerlendirmeler yapılmaktadır. Literatür taramasında iki lisansüstü çalışma ile birkaç kitap ve süreli yayınlar saptanmıştır. Çalışmanın diğer araştırmalardan farkı, ele alınan bazı davaların şimdiye kadar herhangi bir araştırmaya konu olmamasıdır.
Çalışmada ele alınan davalarla ilgili öncelikle en önemli kaynak olan Yüce Divan kararları ilk defa tespit edilerek araştırmada kullanılmıştır. Ayrıca TBMM Zabıt Tutanaklarında, Başbakanlık Osmanlı ve Cumhuriyet Arşivleri’nde konuyla ilgili bilgi ve belgelere ulaşılmıştır. Özellikle İhsan Bey’in Yeni Türkiye Gazetesinde (27 Temmuz-20 Eylül 1946) yayınlanan hatıraları öteki bilgilerle karşılaştırılarak incelemiştir. Bunun yanı sıra, 1 Şubat 1949’a kadar basına ve kamuoyuna kapalı gerçekleştirilen CHP Meclis Grubu tutanaklarına ulaşılamadığından, dönemin basını incelenerek tutanaklardaki konular ve görüşmeler tespit edilerek bu boşluk doldurulup konuyla bütünlük sağlanmaya çalışılmıştır.